HAKKARİ'DE DEVLET VE SOSYAL POLİTİKALAR

Söz üstüne söz söylemek gereken bazı konular oluyor. Türkiye için önemine binaen. Hakari'de nüfusun çoğunluğunun Kürt olduğunu yazdı Cengiz Çandar. Öcalan'ın Hakkari'nin Dersim'in kaderini yaşayabileceği uyarısına da yer vererek ve kendisinin bunu gözlemlememiş olduğunu ekleyerek.

Ancak toplandıkları mecliste halkın söylediklerinin üstü kapalı olmasının yanısıra birebir sohbette açıkça aldığı mesajı şöyle özetliyor: Kürt sorununun veya Kürtler'in Sorunları'nın çözümü noktasında ne ekonomik ne sosyal politikalar bu ilde belirleyici olamaz. Burası politik olarak sadece PKK ile anlaşılması ile tatmin olur.

Sayın Çandar gibi bir yorumcunun ustalığında bir ismin, yorumsuz, sadece gördüklerini anlatarak yazdığı yazının özeti bu.


Hakkari'de refarandumu boykot oranı % 98. Bunun cezalandırılacağı imasına kesinlikle değinmiyorum bile ama Öcalan'ın dikkatleri buraya çekmesinde yine de bir hayır aramak lazım.

Ben ise bu tabloya rağmen şunları sormak istiyorum:

Hakkari'de kadınlar kamu kurumlarına rutin işler için ne kadar gidiyor? Belki en çok hastanelere gidiyorlar. Buralara gittiklerinde ''social worker'' statüsündeki insanlar bu kadınlara şiddete maruz kalıp kalmadıklarını souyorlar mı?

Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nün  7/24 ulaşılabilecek bir numarası var mı? Başbakanlık Sosyal Hizmetler web sitesinden yönlendirilen Hakkari İl Müdürlüğü sitesi yapım aşamasında. İlgili telefon numaralarına cevap verilmediğinde mesaj kutuları devreye giriyor mu? Bırakılan mesalara etkin dönüş sağlanıyor mu?

Bölgede Kamer'in çalışmaları ve şiddete uğrayan kadınların başvurabilecekleri adresler, afişler ile rahatça duyurulabiliyor mu? Gerekirse Kürtçe ve okuma yazma bilmeyenler için de doğru fotoğraflar ile anlatılabilecek çalışmalara destek veriliyor mu? Kamu kurumlarının bu kuruluşlara desteği sağlanıyor mu? Hem kaynak olarak hem bazı uygulama kolaylıkları açısından...

Ölüm korkusu yaşayan kadınların koruma altına alınması sağlanıyor mu?

Aile içi şiddeti önelemeden bölgedeki şiddetin önüne geçilemeyeceği konusunda KAMER ve KADER gibi  vakıf ve dernekleri dinleyen Başbakan Erdoğan bu konular da hangi adımları attı?

Buradaki sorun ülkenin temel sorunu. Bu ilde işsizlik açlık varsa, sosyal yardımlar yetersiz kalıyorsa, bu sistem iyice oturmadıysa, kadınlara hamilelikleri süresince doğru takiple sağlık hizmeti verilmiyor ve aile planlaması yeterince anlatılmıyorsa çözüm diye birşeyden bahsetmek anlamsız.

300 bin nufüs, 60 bini merkezde, 10 bini devlet görevlisi.Asker polis dışında sosyal görevliler en çok bu ilde olmalı. Her ilçede yardım merkezleri geliştirilmeli.Siyasiler soruna en azından böyle bir bölgede ne kadar özgür irade ile referandumda oy kullanıldığı sorusu açısından bile olsa bu eksende yaklaşmalı. Çünkü Hakkari'li partisine itaatkar mı, yoksa yasaklardan korkması için bazı nedenler mi var bu sorunun cevabı Hakkarideki sosyal devlet sorusunun cevabıdır.

Daha önce Güneydoğu'da çeşitli illerde gezerken GAP kapsamında veya çeşitli STK'lar kapsamında görev yapan isimleri gördüm.Hepsi çalışmalarında gayet özenli. Bu illerdeki devlet algısı katılımcı bir yapı ile desteklenmeli ve istihdam noktasında kamuya alım mümkün olmuyorsa dahi STK'lara sağlanan destek ile bölge insanı ve özellikle kadınlar işin içerisine alınmalı.

Dün bölgeyi ziyaret eden Ak Parti Kadın Kolları Genel Başkanı ve Dilok Milletvekili Fatma Şahin'in yaptığı konuşmaya da yeri gelmişken değinelim:

''Hiç bir engel yok. İsteyen çocuğuna istediği ismi verebilecek. Nüfusa gidip da hayır bu ismi veremezsin diyecek zihniyetleri yok ediyoruz. Kafamızdaki mayınları patlatıyoruz.Biz bu gayreti gösterirken bir takım grupların dönüp bunu farklı taraflara çekmesine de müsade edemeyiz. Temel hak ve özgürlüklere eyvallah. Gücümüz yettiği ölçüde bunun mücadelesini vereceğiz. Ama bu ülke adına farklı hesapları olanlarında hesabını biz bozacağız.''

Bu zihniyet dönüşümü, bu dil elbette önemli. Bu noktada farklı hesapların bozulması da önemli. Fakat bu en çok STK'lara verilen destek eli ile gerçekleşebilir.

Başbakanlık ise kadın kuruluşlarına kaynak sağlanması ve diğer konularda ilgili genelgeleri çıkardıktan sonra üzerine düşeni yapmış sayılıyor. Oysa kamu kurumlarının bunu ne kadar uyguladığı konusunda gerekli teftişleri laf olsun kabilinden değil ciddi şekilde devreye sokmalıdır.

Tam da bu noktada Kamuya memur alımlarına dair yaş sınırına değineceğim. Çünkü Teftişten,, Hakim- Savcı alımına kadar, memura yaş sınırı konusunda halktan gelen yoğun talebi,, ilgililer ile paylaşmak istiyorum. Hali hazırda kamuda görev yapanların bir kısmı geldikleri bu yerlere erken gelmiş olmanın  ve yıllarca aynı işi yaparak aynı statüde kalıyor olmanın verdiği sıkıntı ile haklı olarak başka alanlara kanalize olmak isterken, alanlarında kamu dışında farklı tecrübelere sahip isimlere yaş sınırı olmasını, bir daha ki yazıda ele alalım.

Serra KARAÇAM

Bu blogdaki popüler yayınlar

GÖZE SİYAH BANT, İNCE MİZAH VE SANSÜR

The US' dithering over Gulen's extradition following the July 15

CIA, TALIBAN, AIRBNB, AFGANISTAN VE TURKIYE