Kayıtlar

2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ULUDERE TELAFİSİ, SON ŞANS VE MEDYA

             Akşam Gazetesi manşetine bakıyorum. “ Uludere Devlet ile Barıştı” diyor. Bu kanaate varmak için   bazı olguları  veriyor haberin içindeki bilgiler. Ama o olgulara rağmen bu tespit, yüreği yananların iyileşme sürecinin; siyasi bir duruş adına, kurban edilip malzeme olması gibi duruyor. İşe tabii ki yatıştırıcı açıdan bakılabilir, hep öfkeleri canlı tutmak gerekmez. Ama kafamızda bazı sorular varken bu bakış açısının rağbet görmesi beklenmesin. Aslında hükümetin, olaydan sonra siyasi mevzi kaybını önlemek adına; Zeynep Tanbay’ın ifadesi ile ‘bir takım acayiplikler’ yapmasını siyasetin doğasına verebiliriz.  (Kürtaj benzetmesi falan...)  Oysa taa başından,   -hiçbir spekülasyona yer vermeyecek şekilde-   bir cinayet davasına bakar gibi, işin   üzerine gidilebilmeliydi. Komisyon, raporu açıklamak için gereken son toplantıyı gerçekleştirmeyerek; sürekli tarihi ertlemekle suçlanıyor. Öte yandan basına intikal eden   sözümona “Rapor” ve buna ilişkin haberlerin kay

GÖZE SİYAH BANT, İNCE MİZAH VE SANSÜR

NTV ekranlarında; genel yayın politikasında idari bir rolü olmayan, ancak kendi programı süresi içinde birşey ortaya koyma imkanına sahip, kuruma 17 yılını vermiş, bir konuğu, Leyla Zana’yı programa alma tartışması sonucunda işini kaybetmiş bir sunucu, Uludere konusunda adalet isteyen duruşu ile takdir toplamış, Emret Komutanım çıkışındaki cesareti ile haklı olarak bir gazeteci olarak cevap beklerken karşılığında işsiz kalmış, dolayısı ile sorduğu soruların haklılığı izlenimini teyid etmeyi başarmış,   dış basın ile bağlantılarını kullanmakta mahir, yeni nesil bir yazar, Ahmet Şık’ın meşhur İmamın Ordusu kitabının kopyasına sahip olması, Radikal Gazetesine baskın   ve kitabın nüshalarının silinmesi konularındaki rolü yılan hikayesine dönmüş, ‘evde değilim gazeteye gelin’ dediği için tuzakçılık ile suçlanmış,   geçmişte yargılamalar ile defalarca yüzleşmiş, daha önce benzer şeyler yaşamış bugünün sağ islami medyasının da desteği ile eylemci geçmişi yerli yersiz hatırlatılmış

CNN SPİKERİNDEN PARTİ REKLAMI İTİRAZI

CNN 'de kendi haber show parogramını yapan sunucu Erin Burnett, Cumhuriyetçi Ulusal Komitenin, kendi showundan bir bölümün, bir WEB reklamında kullanmasını protesto ediyor. Reklamda Başkan Obama ve yönetimi, kadınlar ile savaşta olmak ile suçlanıyor. Bunun dayanağı ise komedyen Bill Maher'den bağış kabul etmiş olması. Videoda kullanılan görüntüler,Burnett'in Obamanın reklam stratejisti David Axelrod'un Maher'i savunduğu bir röportajından alınmış. Ve Burnett burada 'toplumun tanıdığı bir kadın figürü olarak, eğer bana birisi cinsiyetçi bir kelime etseydi' derken görülüyor. Bu sözlerinden sonra Burnett'in videosu kesilyor ve bir dış ses, Obama yönetimini erkekler klübü olarak tanımlayan bir metni okuyor. Aslında Burnett'in videosundaki soru, Maher'in bir standupında, eski başkan adaylarından Sarah Palin hakkında yaptığı yoruma yönelikti. Cumhuriyetçilerin videosunda yer aldığını gören Burnett ise, kendisinin dahil eidlmesinden başlangıçta et

CAN ATAKLI'DAN YERİNDE ANALİZLER

ŞEMDİNLİ VE PKK'NIN NİYETİ Can Ataklı tartışılan iki konuya dair yerinde analizler yapıyor. Tarafsız ve siyasi olmaktan uzak bu görüşleri paylaşmak istedim. İlk konu PKK'nın son eylemleri ve BDP'nin ileride Türkiye siyaset sahnesindeki konumuna dair öngörüleri toparlıyor. Başbakanın olası adımlarını ve tutumunu yazmış Ataklı. PKK nın, kendilerini, Kürt halkının temsilcisi olarak ifade eden seçilmiş BDP li vekillere yönelik bir provokasyonu tetiklemenin peşinde olduğunu, vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması ve ardından gelecek ceza süreci hayali ile Türkiye'de demokratikleşme taleplerinin seslendirilmesine zemin arandığını aktarıyor. Vekiller PKK lılar ile kucaklaştı diye, sosyal medyada  'ceza gelsin'  çığlıkları atanların okuması gereken bir yazı. İkinci konu ise Enis Berberoğlu'nun haberine yönelik. Dün yani Pazartesi akşamı, Berberoğlu'nun Şemdinli çalışmasını Habertürk'te Cengiz Çandar, Fehmi Koru ve Ruşen Çakır da eleştiriyordu. An

SINIFLARDA ZİKİR VE ÇARPITMALARDAN SEÇMELER

Sınıflardan zikir sesi yükselecek denilince, tüyleri diken diken olmuştur Zafer Mutlu' nun mesela. Ama ben bu sefer 'bu birilerinin en doğal hakkı' falan diye girmeyeceğim konuya kamuda türban vs gibi. Ders vermeye kalkmayacağım. Çünkü eğer böyle bir durum olsaydı, bunu savunur muyduk kınar mıydık şu anda tartışmanın anlamı dahi yok. Çünkü böyle bir durum yok. Buna göre bu konuda olsa olsa habercilik dersi verilebilir. Yılların Cumhuriyeti, duruşuna uygun tepki geliştirmesin demiyoruz ama olmamış ve olmasını öngörmenin oldukça zor olduğu mevzularda çarpıtmalara devam etmesi eminim pekçok Cumhuriyet aşığını yaralamıştır. Acaba? Yoksa 'böyle bişey yokmuş oh' demek yerine, böyle bişey varmış oh, buradan yürüyelim de tantana çıkarılım diyenler mi çoğunluktadır Cumhuriyet okurları arasında o da ayrı konu. Ama hep söylüyorum ben Cumhuriyet'ten gerçekten kaygılanılacak şeyleri doğru mesnetler ile okumak umudunu taşıyorum. Bir de Cumhuriyet okumadan ülkeni

PKK GÜNDEM BELİRLEMESİN MİŞ MİŞ

Son yazımda Milliyet'ten Tezkan'ın  kamuda türban yasağı hikayesine yaklaşımını ayıplamıştım. Madem ihtiyaç varmış, özel sektörde neden türban yokmuş vs dediği yazı. Elmalar ile armutlar hikayesi yapmıştı resmen. Tam demagoji. Bugün de Tezkan'ın köşesine ilgiyle baktım ve gönül rahatlığı içinde derin bir nefes aldım okuduktan sonra. Tezkan 'Okullar ile birlikte kıyamet kopacak' başlığı ile 66 aylıkken okula başlayacakların yaşayacaklarını anlatıyor . Kaos çıkabilir demeye getiriyor. 80 kişilik, hadi bilemedin 60 kişilik sınıfları eleştiriyor. Eylül'de kıyamet kopacak, iktidar bu acıklı durumu yazan medyaya kızacak diyor. Müneccim olmaya gerek yok ama cesur olmak güzel. Yeterki doğruyu önyargısız söyle. Çarpıtmadan söyle. Sadece öyle olduğu için ve bu bazı insanların veya herkesin haklarının ihlali olduğu için söyle. Ama bunu eşit yap. Dedim ya haklı. Muhtemelen öyle olacak. En başta okulların fiziki koşullarının yeterince uyarlanmaması nedeni ile haz

TÜRBAN ASIL KAMUDA SERBEST OLMALI

Milliyet yazarı Mehmet Tezkan'dan zekice sorular bekleriz genellikle... 'Türban genel tercihse neden iş dünyasında türbanlı kadın yok?' Ama Tezkan bu sefer cevabını biraz araştırsa bulabileceği bir soruyu sormuş. Hem de bulacağı cevaplara gözlerini kapatarak sormuş. Başörtü düşmanlarına yaraşır şekilde sormuş. Ya tutarsa  diyerek sormuş. Mevzu kamuda başörtüsü. İşin yasalara uygunluğunu, Anayasa sürecinde nasıl şekilleneceğini, on yıldır bekleşenleri düşünelim. Teknik yani yasal engellemeler zaten hukukun yoruma açık yerlerinden zorlama çıkarıldığı için çok sorun olmayacaktır çözmek. Ancak Ak Parti muhalifi yandaş gazetecilerin ve işinden siyasi duruşunu ayırt edemeyen tutkulu siyasetçi gazetecilerimizin korkusu, türbanlıların kamuya girmesi ve eşit haklardan her vatandaş kadar, torpil yapılmadan liyakatları nispetinde yararlanmaları değil sadece. Onlar 10 yılı aşkın zamandır bu konuyu çözemeyen Ak Parti'nin bu konuyu aşarsa büyümesinden korkuyorlar. Tam çözüldü

SURİYE'Lİ SPİKER ELA ABBAS'IN AÇIKLAMASI

Kimdir, ne kadar izlenen bir spikerdi bilmiyorum ama başarılı bir spiker. Suriye'de yaşananlara tepkisini dile getiriyor. Bu video yu izlerken Suriye'li muhaliflerin bilgi teknolojilerini ve sosyal medyayı çok iyi kullandıklarını düşündüm. Tabii bu bayanı Hür Suriye Ordusundan birileri ele geçirip zorla konuşturmuyorsa. Timeturk'ten aldığım haberin detayı aşağıda: Ahmet Yılmaz / TIMETURK Suriyeli bir spiker, rejimden ayrıldığını ilan ederek rejimi Alevi grupta mezhebi canavarı uyandırmak istemekle suçladı. Suriyeli spiker Ala Abbas, kendisi okuduğu yazılı bildirisinde şöyle dedi: ‘Suriye halkı yaklaşık 40 senedir vatandaşlığının tamamlanmasını bekliyor. Rejim dün olduğu gibi bugün de, halk olarak özgürlükler devleti olmaya geçişimizi engellemek için bu hakkı gaspetmeye azmetmektedir.’ Suriyeli spiker daha sonra şöyle ekledi: ‘40 sonbahar geçti ve rejim bizim insanlığımızın baharını öldürüyor. Sürekli bizlerde noksan arıyor. İşte bugün de Suriye halkından aldatı

HALİL BERKTAY'IN İÇKİ TEPKİSİ VE KAMUSAL ALAN

Halil Berktay bir yazı kaleme almış. ''Gene Berbat Bir Ülke'' başlıklı. Bir zamanlar Murat Belge'de ırzına geçilip öldürülen İtalyan kadının başına gelenlere dair  'İşte Böyle Bir Ülke ' başlıklı bir yazı yazmıştı. Belge, o dönemde atılan Nasıl Bir Ülkeyiz başlıklarına cevap veriyordu.  Halil Berktay son parçasınde One Love Festivali ve sözde içki yasağına dair yazmış. Berktay'ın '' yaşlı, kabız, böyle hiçbir boşluk bırakmamak için yanıp tutuşan muktedirlerin huşuneti'' nden bahsetmesi yerinde. Bu muktedirlerin hertürlü huşunetini onyıllardır yaşıyoruz ülkemizde. Daha doğrusu yaşıyor ve yaşatıyoruz. Yasaklar kötüdür. Ters teper çoğunlukla. İnsanın kendi iradesi ile kötüden kendini alıkoymasına dayalı bir inanç adına bu işleri böyle yapmak ne kadar doğru, önce bu inanç buna izin veriyor mu bilmeli. Yani İslam Kamu Hukuku,  Türkiye Cumhuriyeti gibi bir ülkede bu işleri nasıl görür bilmek lazım, eğer illa İslami kaygılar ile yap

GHADA AL TAWİL'İN BAŞÖRTÜ MÜCADELESİ

Resim
Yıllarca saçı açık yaşamış bir Müslüman TV sunucusu olarak, örtünmeye karar verdiğinde Mısır'ın baskıcı yasaları yüzüne çarptı. O güne kadar  Alexandria's Channel 5' te  profesyonel olarak yaptığı sunuculuk işini sürdüremedi. Kanal devlet kanalıydı.  2002'den itibaren 6 yıl hukuki mücadele verdi ve mücadelesini kısmen kazandı. Yani başörtüsü ile ekranda olma hakkı kendisine verildi. Ama işi bıraktırılmadan önce 12 sene performans gösterdiği İngilizce haber okuma pozisyonunu ilk etapta alamadı. İngilizce bülten sunuculuğu yerine Arapça yayınlanan ve kadınlara hitap eden sosyal içerikli programlar verildi kendisine. Bunları kabul etti. Ancak daha sonra eski pozisyonunda da izledim onu. 2011 Eylül ayı gibi sunduğu Alexandria Channel'ın İngilizce bülteninde, Mısır'da göstericilerin ölümünden sorumlu tutulan eski yöneticilerin yargı süreçlerine dair haberi aktarıyordu. Aynı kadın, aynı duruş; o anda  ne hangi haberi sunduğu, hukuki mücadelesi, ne kaza

ZAFER MUTLU VE TÜYLERİMİZ

7 ŞUBAT 2012 Zafer Mutlu, ''tüylerini diken diken eden'' bir şiir yayınlamış köşesinde. Şairi belli değilmiş... Benim tepkim ise farklı oldu şiire. Midem bulandı. İnsanların umreye gitmesini aşağılayan şair, tek tipleştirmeye dikkat çekerken kendisi de aynı arzuyu iliklerinde hissetmiş, belli. Başbakanı konu ediyor çaktırmadan... Milli bayramlarda yüzü coşkuyla gülmüyor diye suçluyor. Ulusal benliği silmek ile itham ediyor. Ulusalcılar, dindarları o kadar dışladılar ki milli bayramlarda gülmeye çekinir hale geldi millet ... Biraz da buralara baksanız... Biraz da aynayı kendinize tutsanız, biz nerde hata yaptık deseniz... O zaman bugün yapılan bir yanlış varsa hesabını sormaya hakkınız olur. Ama siz o soruyu sorduğunuzda '' keşke daha çok baskı yapsaydık da bu adam bugün orada olamasaydı, keşke halkın seçimine şöyle bir müdahale ettirseydik'' dersiniz eminim. Dini benliği silmeye kalktığınızı ve bunun hata olduğunu, dinin, sadec

DIE ZEIT'TEN YAZI SİPARİŞİ

5 ŞUBAT 2012 Alman Die Zeit gazetesi 24 Kasım 2011 tarihinde Fehim Taştekin'e Suriye konusunda yazı yazmasını teklif etmiş. '' Esad Rejimi'nin haksızlığına karşı bir haykırış yazısı yazabileceğini '' belirtmişler. Aynı zamanda Türk hükümetin e harekete geçin mesajı verebileceğini söylemişler. Taştekin, kendilerine '' duruşunun farklı olduğu' ' cevabını vermiş. Taştekin'in ifadesi ile bu cevap karşısında ''çarkederek'' ''size içerik dayatmıyoruz'' demişler. Taştekin bunun üzerine yazısını yazıp yollamış. Die Zeit uyanık. Taştekin'e bu sefer de, yazısında ' 'Diplomasi olarak öne sürdüğü çözüm önerilerini açmasını'' rica etmişler. Taştekin laf olsun kabilinden yazı yazmadığı için, mevzuyu açmakta elbette zorluk çekmemiş. Türkiye'nin, topraklarında liderlerini barındırdığı muhalifleri dizginleyebileceğini, hatta Esad'ın tüm dostlarını toplayarak Şam'a çıkartma yapabi