Kayıtlar

CHP etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

The crime of insulting Ataturk and freedom of speech in Turkey

Is Turkey undergoing a domestic fight for the soul of the nation? Good news came from the court in Turkey for the former Wall Setreet Journal Turkey reporter. A Turkish court threw out the conviction against a former Wall Street Journal reporter Ayla Albayrak, related to terrorist propaganda because of her article in WSJ. But actually Turkey was drawn into an another freedom of expression weighing on November 10, during the death anniversary of the founder of the modern Turkey, Ataturk. In fact, the debate first started in July when a young woman published the video she took at Ataturk's tomb in Ankara and posted it on social media.  The woman was telling that Ataturk can’t even be Erdogan’s excrement… She was subsequently  arrested for the offense. Then Police held her in custody. She testified her regret and was then released. On November 10, a woman in the western city of Edirne, Trakya University student, said that “Ataturk is not God, Allah has laws” to co...

CHP REFERANDUMDAN KORKTU MU?

CHP seçmeninin AK Parti'nin getireceği başkanlık sistemine ne kadar karşı olduğu malum.  Erdoğan yönetiminin gündeme getireceği çoğu karara hayır deme eğilimindeler. Bununla birlikte dokunulmazlıklarda, vatansever hassasiyete sahip CHP seçmeni için bu konu bir istisna olabilirdi. CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu ile etkili bir muhalefet yürütemediğini düşünen bir kısım seçmenin, sırf mesaj ve alternatifsizlikten HDP seçmeni haline geldiğini de biliyoruz. Bu kesimler Demirtaş’ın 'başkanlığa hayır’ ‘seni başkan yaptırmayacağız’ taahhüdünü de dikkate aldılar. 7 Haziran’ın ardından esen hava da bu seçmene umut verdi. Her ne kadar operasyonların artmasıyla her günşehit haberlerinin gelmeye başlaması bu kesimin bir kısmında pişmanlık oluşturduysada Erdoğan’ın dokunulmazlıkları kaldırma ısrarına tabanın sırf şahsi itiraz eğiliminde olduğunu düşünüyorum. *** Ask hale bu açıdan CHP dokunulmazlıklara hayır deseydi,  HDP’ye oy vermişken pişman olan tabanının kafasını karış...

Kronik yenilgi ve Kılıçdaroğlu

İktidar yürüyüşü uzun bir yolculuk...  Çarşamba günü TRT'nin hazırlamış olduğu 'Büyük Yürüyüş' belgeselinin ilk bölümünü izledim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir zaferi ile başlayan dönemden, 2002 seçimlerine kadar yaşadıklarını akataran ilk bölüm bunu birkez daha hatırlatıyor ... Gelelim CHP'nin yürüyüşüne... Laiklik ilkesi noktasında tabanının tek adres gördüğü bir parti. Sosyal demokrasi konusunda ise bu tabanı ne kadar ikna ettiği bilinmiyor. Uzun yılların ardından şu veya bu sebeple genel başkan değişikliği yaşandı. Değişim, iktidar için atılım yapılamadığı gözlemi ve bu konuda ümitsizliğin artması ile mümkün oldu. Araçları onaylamasak da durum buydu... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu muhtemelen taban için ümitti... Bi süre sonra bu ümit azaldı. Yerel seçimlerde, Ergenekon davalarında yaşanılan görüş ayrılıklarına rağmen birlikte hareket ettikleri kesimlerin desteği de İstanbul'u almalarına yetmedi... Sebeplere değinerek uzatmayalım...

Bizi kim yönetiyor?

Cumartesi günü 'Balyoz'da masumiyet algısı ve cemaatin vebali' başlıklı bir yazı okudum... Çok önemli bir başlık...  Yine çizelim manzarayı... Anıtkabir'e ziyarete giden darbe girişimi davalarından tahliye edilen subaylar, komutanlar... İntihar eden ve vefat eden Albaylara kabir ziyareti...  Yazının başlığı farklı bir büyük tehlikeyi işaret ediyordu... Ben ise bu konuda masumiyet algısının tehlikesinden korkmaktan öte bir yerden bakacağım...  Kim mağdur kim darbeci bundan bahsetmiyorum.  Darbe mağdurlarının hakları, darbecilerin suçlarının cezası, darbecilikle, terör örgütü yöneticiliği ile suçlanmış Genel Kurmay Başkanları...  Bu manzara 'darbe ile mücadele' için olsa da, bayrağa, askere saygı duyan, kendine Kemalist diyen herkesin değerlerinde aşağılanma hissi yarattı.  Biz o zamanlar da, çuvala suçlu ile suçsuzun karıştırıldığını, TRT'de gerçekleştirdiğimiz Medya Müfettişi programında sıkça vurguladık.  Ergenekon D...

Faiz indirimi tartışmaları

Merkez Bankası'nın yarım puanlık faiz indirimi kararı Başbakan Erdoğan'ı rahatsız etti. Yetersiz geldi. Bu konuda Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın kurumların bağımsızlığına dikkat çekmesi önemli. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'de böyle düşünüyor. Bu iki isimle Erdoğan'ın arasını açmak isteyenler, fikir ayrılığının çatlak yatatmasını bekleyenler var. Peki hangisi halkın lehine? Faiz yükselişi ve yurtdışından sıcak para girişi orantılı. Doğrudan yatırımcıyı faizin düşük olması olumlu etkiliyor. Ancak enerjimiz ithal. Merkez Bankası doların oynamasını, enflasyonun çıkmasını istemiyor. Dolar artarsa enerji faturları da dar gelirliyi etkileyecek. Ancak faiz artışı büyümeyi olumsuz etkiliyor, yatırım olmayınca istihdam düşüyor. Erdoğan bugüne kadar yüksek büyümeyi sağlamış bir Başbakan olarak, düşük büyüme istemiyor. İstihdam olmayınca düşük enerji faturası neye yarar diye bakıyor ve bunu teferruat olarak görüyor olabilir. Oysa yüksek faiz artışını, Gezi olayları sonrası y...

ABD oyları merak ediyor...

Hükümetin Fethullah Gülen için ABD ile yaptığı görüşme ve iadesini talep edeceği iddiaları gündemde... ABD başkanı Obama'nın Başbakan Erdoğan'a 'mesaj alındı' deyip demediği son Beyaz Saray açıklaması ile iyice irdelendi.  2004 senesinde Gülen ABD'deydi ve ikametinin uzun statüye geçebilmesi için müracaatı mevcuttu. O dönem Türk Dışişleri Bakanlığı'nın bu müracaata destek olarak, Gülen'in Türkiye'deki davalardan beraat ettiğine dair belgeleri bir ön yazı ile ABD Dışişlerine ilettiği belirtiliyor. Dönemin büyükelçisi Faruk Loğoğlu bu belgeleri Abdullah Gül'ün talebi üzerine ilettiğini açıkladı. Ancak dosyaları gayrıresmi şekilde Marc Grossman'a ilettiğini ekledi. Buna gerekçe olarak, ABD Dışişleri'nden bir bilgi talebi gelmemiş olmasını gösterdi... Büyükelçi, önyazıda Gülen'in iyi bir din adamı ve eğitimci olduğunun belirtildiğini anımsıyor... Bugün Türkiye'de Gülen cemaatinin heryeri elegeçirdiğini iddia eden ve bu ele geçirmede kandı...

'Bunlardan kurtulalım...'

'Hep birlikte bunlardan kurtulalım' 'Hep birlikte bunlardan kurtulalım...hiçbir ilkenin önemi yok'... Bunu yaparken çeşitli iç ve dış dinamikler, kesimler birlikte hareket etsin... Başbakan'ı kimin nasıl dinlediğinin önemi yok... İster yakın zamanda Almanya Başbakan'ı Merkel'i dinlediği ortaya çıkan National Security Agency dinlesin... İster MİT'te çalışan paralel olduğu iddia edilen birileri, kafasına göre yasadışı dinlesin... NSA kendi sistemi ile mi dinlemiştir? Yoksa MİT'te çalışan kişiler aynı zamanda başka yere mi çalışıyor? Böylece hiç zahmete girmemiş de olabilirler... Veya sadece iddia ettikleri 'yolsuzluklara' tahammülü kalmayan, temiz vatan evladı cemaate yakın birileri dinlemiş olsun...  Ama yasadışı, hukuksuz? Olsun...  Ya dış güçlerin bunda payı varsa? O zaman bir çıkarları da olacaktır? Olsun...  Mesela Selam soruşturması gibi, hedefi Türkiye istihbaratının tepe ismi ve yakınları olduğu iddia edilen bir hazırlıkta, dış istihbar...