Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Özdilek ve kadının özgürlüğü...

Özdilek AVM 2015 için hazırladığı takvimde bir çocuk tarafından çizilmiş bir resme yer verdi. Bu resimde arka safta parmaklıklar ardında kalmış çarşafla örtünmüş kadınlar yer almakta. Aslında şu anki çarşaflı kadınlar hedeflenerek resmedilmiş gibi durmuyor. Zira bu kadınların önünde kırmızı renk ve üzerinde beyaz ayyıldız bulunan bir elbiseyle başka bir kız resmedilmiş. Bu elbise Cumhuriyetin sembolü olan bayrak ile çizilerek, kadınların bu dönemde elde ettikleri haklar ile özgürleşmelerini gösteriyor. Sarışın ve elbiseli kız ile özgür kadını resmetmek bir çocuğun ailesinden veye Kemalist eğitim sisteminden aldığı eğitim ile ilgili bilinçaltını ve algısını göstermekte. Cumhuriyet öncesi dönemlerde ve hala, dinin ve inancın, insanın iradesi ile kabul ettiği bir öğreti olduğunu görmezden gelen çevrelerde, kadına baskı ile örtünme zorunluluğu getirildiği bir gerçek.  Bununla birlikte düne kadar Kemalist laik sistemde iradesi ile örtünen kadına da yasaklar getirildiğini hatırlatmalı. Bunla

Otizmle tanışan anne ve Change.org

Change.org  son bir yıldır farkına vardığım bir organizasyonun web sitesi. Kendisini 'dünyanın değişim platformu' olarak tanımlıyan bir yapı. Değişmesini istediğiniz bir konuda açacağınız bir kampanya ile sesinizi milyonlara duyurmanız mümkün. Geniş bir elektronik posta ağı ile kampanyanızdan haberder edebileceğiniz bireyleri imza atarak destek vermeye davet edebiliyorsunuz. Sesinizi duyurmak istediğiniz her konuda yetkili muhatabınıza bu şekilde seslenebiliyorsunuz. Hangi ideolojiden olursanız olun, açtığınız kampanya hangi mağduriyeti sone erdirecek bir değişim için olursa olsun sizin gibi düşünen birileri mutlaka vardır. Posta kutuma en son gelen elektronik postada otizmli bir çocuğumuzun özel bir eğitim kurumuna kabul edilmemesi üzerine başlatılmış bir kampanya duyurulmaktaydı. Kampanya, Ozan Barış Şanlısoy ve tüm otizmli çocukların eğitim hakkı için STK'lar ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın ortak hazırladığı Otizm ile Mücadele eylem planı taslağının yasal

Selam vs Ajanlık...

Birkaç gündür Twitter'da bazı isimler AA ve TRT'de çalışmış bazı kişilerin, vakti ile Suriye'de 'şiilik üzerine' aldıkları eğitimi vurguluyor. Bu eğitimi alma tercihlerini, inanca göre yapılmış tercih olarak yaftalıyor. Niyet ve inanç okuyor. Yani 'bunlar şii aslında' demeye çalışarak 'şiilere hizmet eden ajanlık' göndermesinde bulunuyor. 'Buralarda şii alimler yetişir' diyor.  **** TRT ve AA'nın özellikle Arapça yayın da yaptıklarını hatırlatalım. Bu ülkelerde okumuş insanların dil hakimiyeti elbette yayıncılıkta önemli.  Birileri İngiliz ve Alman okullarında okuyup bir yere geldiğinde kimse onların eğitimini sorgulamıyor.  Üstelik bahsedilen arkadaşlardan örneğin CNNTurk'te çalışmış olan da var. Ama bu ifade edilmiyor. Demekki medya sektöründe farklı ideolojiye sahip kurumlarda, bu arkadaşlara, gerek dil bilgileri nedeni ile gerek yurtdışı tecrübeleri nedeni ile ihtiyaç duyulmuş.  **** Bu kişiler daha sonra Milli İstihbarat Teşkilat

Pekünlü hapse giriyor...

Ege Üniversitesi hocalarından Rennan Pekünlü, dersine başörtülü girmek isteyen kız öğrenciyi derse almak istememişti. Ancak öğrenci kanunen geçerli net gerekçesi olmayan bu talebi dinlemeyerek ısrar etmiş ve derse girmişti. Ceza bir yönüyle eğitim hakkını laiklik ilkesi üzerinden engellemeye meraklı zihniyete mesaj.  Üniversitede başörtünün, örtmeyenlere baskı getireceğini iddia eden daha önceki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını hatırlatanlara bir sorum var.   Başı açık olma halinin, örtülülere getireceği şey baskı olmuyor da aksi halin varlığı neden baskı oluyor? Hani nerede eşitlik?  Her iki durum da özgür olduğunda eşitlik olacak ve 'baskı üstünlüğü' ortadan kalkacak. Gelelim hapis cezasına.  Tüm bu zihniyet sakatlığı ürünü olan argümanlar, iki yıl bir aylık bu hapis cezasının hukuki olduğunu doğrulamıyor.  Zira hoca cezayı cebir ve şiddet kullanarak öğrenim hakkını engellediği gerekçesi ile aldı. Ancak sözkonusu öğrenci Hocanın uyarısına rağmen derse girmişti. Yani eğ

G20 neleri konuştu?

Coğrafyamızda süregiden olaylar arasında öncelenen ve dünyada yankılanan konu IŞİD (ISIS)...  Birleşik Arap Emirlikleri IŞID, El Nusra ve Müslüman Kardeşler'i ve önemli isimlerini terör listesine alıyor... Irak'ta önemli bir petrol rafinerisi IŞİD'in elinden geri alınarak yeniden işler hale getiriliyor... Fakat dünyanın ana gündemi geçtiğimiz hafta global ekonomi oldu. G20 toplantısı bu kapsamda gelişmiş ülkelerin ajandasını önümüze koymakta. Peki neler konuşuldu? ---- G20'de enerji piyasaları gündemi... G20, hedeflere  ne kadar ulaştığı sorgulanan bir platform olmaya devam ederken, ekonominin geleceğine ve dünyanın sorunlarına dair çözümler planlıyor. G20, Zengin ve fakir uluslardaki farkı dengeleyecek etkili ve sonuçları ölçülebilir politikalar uygulamaya odaklanmış görünsede arka planda enerjiden ekonomiye çok geniş alanlarda düzenlemeler için görüşmeler yürütülüyor. G20 global ekonominin %85 ini oluşturan ülkelerin temsilinden oluşmakta.  Bu yıl gündemde enerji konu

Nerede yanlış yapıyoruz?

Sadece doğru soruları sorup cevaplar arayacağımız yolculuğumuz başlıyor. Benim işim fotoğraf çekmek... **** Dünyanın bir numaralı gündemi Kobani ve ağır silahlı 150 Irak'lı peşmergenin 60 araçla Türkiye-Suriye sınırından geçmesi. Daha önce Türkiye'nin, Suriye'den gelen yaralı IŞİD militanlarına tedavi için geçiş izni verdiği ancak Kobani'ye yardıma gitmek isteyen Kürtleri göndermediği eleştirileri geliyordu. Şu anda Kobani'de savaşan Kürtler ambulanslarla Türkiye'ye geliyor...  **** Son şehit olaylarında daha aydınlanmamış noktalar var. Konuşmak için erken. Ancak buna meydan veren hata ne dönüp sormalı.  Neden Türkiye Kobani olayları üzerinden karıştı?  Elbette ki Esad'ın yüklendiği, sünni veya değil, Suriyeli muhalifler nasıl önemliyse, IŞİD'in katlettiği Kürtler de önemliydi. Onlar da, kimileri farklı düşünse de, başkalarınca, buranın parçası, akraba, kardeş görülüyordu...  Arap sünni müslüman ezilince kimilerinin duyduğu acıyı, buradaki Kürtler Kobani

Örtünme törenleri ve teravih tekneleri...

Cumhuriyet'ten Nilgün Cerrahoğlu, İran'da buluğa eren kız çocuklarının 'örtünme bayramına' dair bir yazı yazdı Pazar günü. Okullarda örtünen kızlar için yapılan törenler ile 'model kadın' örneğinin çocukluk çağında benimsetilmesi amacı güdüldüğünü vurguladı. İran Devrimi'nin ilk zamanlarında olmayan bu uygulamanın sonradan icat edildiğini söyledi. Bu bayram günü tören ile, tatlı tepsileri ile, ailelerin okula gelip kızlarının fotoğraf ve videolarını çektiği mutlu tablo tasviri yaptı...  Peki biz Türkiye'de ne gördük? Türkiye'de ise okul önlerinde, üstelik buluğa ermiş küçük kızlar da değil, üniversite kapısındaki genç kadın ve kızlar, ikna odalarında 'ya eğitim ya örtü' denilerek zorba uygulamalar yaşadı. İşte bazı ülkeler örtünmeyi gülerek oynayarak kutlarken aile katılımı ile törenleştirebilirken, kimi ülkeler tek tipçi zihniyet ile ağlatarak ve eğitim hakkından yoksun bırakma tehdidi ile zorbalıklara imza atıyor... Konunun tek tipleştirme

HSYK ve eski günler...

'1. Daire Başkanlığında 'milliyetçiler' ile hükümet anlaşamadı' veya 'HSYK'da ilk çatlak'... Bu haberler size ne ifade ediyor?  Kim bu milliyetçiler?   Hangi koalisyonun adamları yargıda yerleştirildi? Kim hangi emelle buralarda hakim olmak istiyor? Hukuk devleti olamadığımızın, kararların, atamaların taraflı olacağının ilanı değil mi bu? Takdir ve yorum yetkisi geniş olan hakimlerin ve yüksek yargı mensuplarının hangi ideolojiden olduğu neden önemli? Neden bu mücadele? Demek önlerine gelen konularda ülkeyi kendi istedikleri gibi yönetecekler. Yasalar hikaye mi yani?  Hukuk adamı olmak ütopya mı?  Yoksa bu kesimler karşı ideolojidekilerin böyle yapacağına inançtan yaşadıkları güvensizlikle mi gücü elinde tutmak istiyor? Buna yormak fazlaca iyi niyetli olmak sanırım.  Bu manzara dahi 17 Aralık'ın da hukuki adil bir dava mı yoksa buna benzer ancak farklı kesimlerin güç mücadelesinin tezahürü mü olabileceği konusunda fikir veriyor.  Ve belki hükümetle anlaş

HSYK ve eski günler...

'1. Daire Başkanlığında 'milliyetçiler' ile hükümet anlaşamadı' veya 'HSYK'da ilk çatlak'... Bu haberler size ne ifade ediyor?  Kim bu milliyetçiler?   Hangi koalisyonun adamları yargıda yerleştirildi? Kim hangi emelle buralarda hakim olmak istiyor? Hukuk devleti olamadığımızın, kararların, atamaların taraflı olacağının ilanı değil mi bu? Takdir ve yorum yetkisi geniş olan hakimlerin ve yüksek yargı mensuplarının hangi ideolojiden olduğu neden önemli? Neden bu mücadele? Demek önlerine gelen konularda ülkeyi kendi istedikleri gibi yönetecekler. Yasalar hikaye mi yani?  Hukuk adamı olmak ütopya mı?  Yoksa bu kesimler karşı ideolojidekilerin böyle yapacağına inançtan yaşadıkları güvensizlikle mi gücü elinde tutmak istiyor? Buna yormak fazlaca iyi niyetli olmak sanırım.  Bu manzara dahi 17 Aralık'ın da hukuki adil bir dava mı yoksa buna benzer ancak farklı kesimlerin güç mücadelesinin tezahürü mü olabileceği konusunda fikir veriyor.  Ve belki hükümetle anlaş

Kobani'yi küçümsemek ve zorlanan sınırlar...

Birarada yaşamak açısından,farklı coğrafyalara dağılarak heryerde azınlık olarak kalmış Kürt gerçeğini iyice damarlarımızda hissettiğimiz günlerden geçiyoruz. Vatandaşımızın ve medyamızın diline Kobani çatışmaları nasıl yansıyor peki? Gene azdılar...   Sokağa dökmek... Bu ifadeler ile yansıyor... Peki neden... Azma tabirini, vatandaş haklarını aramak için sokağa çıkanlar için kullanmıyor. Etrafa zarar verenler, araç yakanlar için kullanıyor... Peki neden 'gene' diyorlar? Vakti zamanında terör eylemleri, ölüm olayları ve sokakalarda şiddet olayları gerçekleştirdikleri için... Peki durulan bir kesimi yeniden azdıran nedir? Onlara azdı diyenlerin cevapları farklılaşıyor burada... 'Çok taviz verdik o yüzden azdılar' diyenler var...  Ancak bu tavizler sonucu ölümler durmadı mı? Demek ki taviz olarak isimlendirdikleri uzlaşmalar işe yaradı... Peki neydi bu tavizler? Anadil kullanımı mı?  Siyasi parti kurma hakkı mı? Bunları 'veren' olmak bana büyüklenme kokan bir hali

Kutuplaşma sınıfta değil gazetelerde...

5. Sınıftan sonra ortaokulda türban serbestliği ile çocuğa cinsellik farkettiriliyor diyenler var.... Bu çocuklar zaten kız çocuk erkek çocuk ayrımının farkında. Dolayısı ile bu iddia çok abartılı. Ortaokul öğrencilerinde türbanın serbest bırakılması, imam hatip ortaokullarına talebi de azaltabilir. Zira bu okullara giden çoğu insan başörtüsü bu okullarda serbest olduğu için, çocuğu için zorunlu olarak seçim yapıyordu. Başörtüsü serbestliği dayatma değil özgürlük getiriyor. Bütün ortaokul öğrencilerine başörtü zorunluluğu koymak neyse, eğitim için baş açma zorunluluğu da odur. İnsanların küçük yaşta bir kimliğe eğilimli yetiştirilmeleri ailelerin seçimi. Bu seçimde aile yönlendirmesinden, baskısından rahatsız olan çocuk birey olarak büyüdüğünde seçimini yapabilir. O çocuğu birilerinin istediği örtüsüz kadın modeli yapmak çok detaya takılmak. Oysa önemli olan ötekini anlayan ahlaklı, saygılı ve sağlıklı bireylerin yetişmesi... **** Ayrıca bu şekilde imam hatip okulu ve düz lise ayrımı i

IŞİD'e karşı birleşme hikayesi...

Dünyayı yönetenlerin gündemi ISIS...  Yani IŞİD... ABD Başkanı Obama NATO müttefiklerinin IŞİD'e karşı koymaya hazır olduğunu ve IŞİD'e karşı Peşmergenin ve Irak ordusunun güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Kuzey Irak'ta özellikle Şii Türkmenlere kan kusturan IŞİD, Amerli bölgesinde İran kuvvetleri ve çeşitli askeri birliklerce geri püskürtüldü. Geçtiğimiz hafta başı BM yardımları açlıkla mücadele eden halka ulaştı. Bu askeri birliklere Amerikan hava kuvvetleri de destek vermişti. Bölgede Amerikan işgalinden rahatsızlık duyanlardan oluşan birlik Obama'nın işgali bitireceği açıklamasına kadar istikrar için müzakere süreci yürütmüştü. Küçük bazı şii gruplar ise işgale karşı bir mücadele sürdürmeye çalışmıştı. Zaten savaş yorgunu Irak'ta IŞİD'e karşı  yürütülen son harekette bu grubun etkin olduğu biliniyor. Bölgedeki mücadeleye ABD hava kuvvetlerinin refakati memnuniyetle karşılanmadı.  IŞİD'in 15-20 bin civarı militanı olduğu tahmin ediliyor. En çok katılım

Kronik yenilgi ve Kılıçdaroğlu

İktidar yürüyüşü uzun bir yolculuk...  Çarşamba günü TRT'nin hazırlamış olduğu 'Büyük Yürüyüş' belgeselinin ilk bölümünü izledim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir zaferi ile başlayan dönemden, 2002 seçimlerine kadar yaşadıklarını akataran ilk bölüm bunu birkez daha hatırlatıyor ... Gelelim CHP'nin yürüyüşüne... Laiklik ilkesi noktasında tabanının tek adres gördüğü bir parti. Sosyal demokrasi konusunda ise bu tabanı ne kadar ikna ettiği bilinmiyor. Uzun yılların ardından şu veya bu sebeple genel başkan değişikliği yaşandı. Değişim, iktidar için atılım yapılamadığı gözlemi ve bu konuda ümitsizliğin artması ile mümkün oldu. Araçları onaylamasak da durum buydu... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu muhtemelen taban için ümitti... Bi süre sonra bu ümit azaldı. Yerel seçimlerde, Ergenekon davalarında yaşanılan görüş ayrılıklarına rağmen birlikte hareket ettikleri kesimlerin desteği de İstanbul'u almalarına yetmedi... Sebeplere değinerek uzatmayalım

Kaliforniya'da Zim limana sokulmadı...

Cumartesi günü ABD'nin Kaliforniya eyaleti, Oakland limanında, binlerce protestocu İsrail'li kargo şirketinin gemisinin yanaşmasını engellemek için birleşti. Protestolar sayesinde Zim firmasının gemileri yüklerini boşaltamadı. Filistin direnişi aktivistleri kendi oluşturdukları ağ ile iki haftadır, liman çalışanları dahil pekçok kişiye ulaştı. Haftalık şekilde gemileri limana giren Zim'in ulaşımının engellenmesi adına limanın kapatılması için çalışmalar yaptılar. Gemiler denizde beklemek durumunda kaldı.  Bu da kargoların ulaşacağı son noktalara gecikmesi demek oluyor. Bu nedenle iki taraflı bir maliyet artışına yol açıldı. Protestoları organize eden aktivistler buluşma saatini, Cumartesi öğleden sonra saat üç yerine sabaha karşı beşe yani liman çalışanlarının shift değişim saatine çekti. Öğleden sonra üçte ise protesto sürdü. ABD'de Filistinlilerden oluşan ticari birliklerin federasyonları ve Arap kökenli Amerikalılara ait sivil toplum örgütleri, İsrail'in Gazz