Kayıtlar

Ocak 9, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HAKKARİ'DE DEVLET VE SOSYAL POLİTİKALAR

Söz üstüne söz söylemek gereken bazı konular oluyor. Türkiye için önemine binaen. Hakari'de nüfusun çoğunluğunun Kürt olduğunu yazdı Cengiz Çandar. Öcalan'ın Hakkari'nin Dersim'in kaderini yaşayabileceği uyarısına da yer vererek ve kendisinin bunu gözlemlememiş olduğunu ekleyerek. Ancak toplandıkları mecliste halkın söylediklerinin üstü kapalı olmasının yanısıra birebir sohbette açıkça aldığı mesajı şöyle özetliyor:  Kürt sorununun veya Kürtler'in Sorunları'nın çözümü noktasında ne ekonomik ne sosyal politikalar bu ilde belirleyici olamaz. Burası politik olarak sadece PKK ile anlaşılması ile tatmin olur. Sayın Çandar gibi bir yorumcunun ustalığında bir ismin, yorumsuz, sadece gördüklerini anlatarak yazdığı yazının özeti bu. Hakkari'de refarandumu boykot oranı % 98. Bunun cezalandırılacağı imasına kesinlikle değinmiyorum bile ama Öcalan'ın dikkatleri buraya çekmesinde yine de bir hayır aramak lazım. Ben ise bu tabloya rağmen şunları sormak isti

MEDYA MÜFETTİŞİ - VATAN YORUMCULARI

''Siyasete giren gazeteci'' , ''siyasetin içindeki akademisyen yorumcu köşe yazarı'' gibi onlarca başlık var şu ara Medya Müfettişi'nin köşesine taşınacak. Diğer taraftan Medya'da tartışılan en popüler konuların başında, hala ''yandaşlık'' üzerinden devam edenler geliyor.Bugün Can Ataklı'nın yazdıklarını mercek altına alacağım.  İktidara destek olanlar yandaş, muhalefete destek ise, yandaşlık değil diyor Ataklı. '' M uhalefet icra yetkisinde olmadığı için yandaşlığın bir karşılığı da olamaz '' gerekçesi ile. Bu gazetecilerin iktidar yandaşı olarak nitelenmesinin nedeni, fikri bakımdan iktidarı desteklemelerinin ötesinde iktidar kaynaklı yayın organlarından veya bir şekilde mali olarak iktidardan beslenmeleri diye ekliyor . Sanki muhalefete yakın yayın organı, iktidara sadece inandığı için fikri destek verebilecek gazeteci yada yorumcuyu, geçinmesi için başka desteğe ihtiyaç bırakmayacak şekilde istihdam edi

AK PARTİ'NİN DEMOKRASİ VE SAMİMİYET SINAVI - DİNK CİNAYETİ

Eğri oturalım doğru konuşalım. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Türkiye'ye sağlamaya çalıştığı özgüvene bir bakın. Üzerinden taşmayan, akmayan bir duruş ile, akademik kimliği ile ülkeyi getirmeye çalıştığı bir çizgi var. Türkiye'nin sahip olduğu konumu kullanabilmesi için hiçbir engel olmadığını anlatmaya çalışıyor. Bunu tevazu içinde yaptığını görüyorsunuz. Ak Parti iktidarına hem demokratik açılımlar hem dış politikadaki bu özgüven nedeni ile hayli destek var. Göğsü kabaran Türk - Kürt herkes oluyor. Zaman zaman Erdoğan'ın çıkışlarına, zaman zaman Davutoğlu'na olumlu yorumların yapıldığını görüyoruz. Bugün herkes bu ülkede en azından konuşulamayanların konuşulduğunu biliyor içinde derinlerde. BDP de biliyor, sempatizanı da biliyor. Bunu oluşturmak sanıldığı kadar kolay da olmadı. Bu umut vaadeden tabloda, Ak Parti'nin bunların hepsini kendi çıkarları için rol icabı gerçekleştiridiğine inanan bir kesime, 12 Eylül referandumu sonrası 12 Eylül mağdurların

DANIŞTAY'IN KAMERA KARARI VE İLAHİ ADALET

Bu ülkede gündem ve sorunlar hep aynı. Birkaç ay önce Adalet Bakanı Sadullah Ergin'i unvanlı hakim ve savcı atamalarına ilişkin kararname krizinin yaşandığı günün akabinde TRT Haber'de yayınlanmakta olan Medya Müfettişi programıma konuk almıştım. Bakanlığın kararnameyi geri çekme yetkisi var mı yok mu, korsan kararname başlıklarını değerlendirmiştik. O zamanda hakim savcı atamaları ana gündemdi. Geçen haftanın gündemi ise 10 yıl tutukluluk süresi tartışmaları ve hükmen tutuklu oldukları halde serbest bırakılan Hizbullahçılar oldu. Birkaç yıldır Ergenekon davasında ve farklı soruşturmalardaki tutukluluk sürelerini tartışıyoruz zaten. Yargının iş yükü ve hakim ve savcı alımları, işte bu nedenle önemli bir dönemde tartışılıyor. Konca Kuriş'in ailesinin yarası kanarken yani. Yargının iş yükü kaç senedir tartışılıyor. ''Yüksek yargıdan önemli isimler bunu hep dile getiriyor hükümetler duyarsız kalıyor'' iğnelemesini yapanlar var. Ancak idari işlemlerin huk