ÇOK EŞLİLİK, DİNLER VE BİREYSEL HAKLAR
Hacettepe Üniversitesi'nin Şubat ayında yayınladığı araştırmaya göre Türkiye'de 187 bin evli kadın, kocalarının tek eşi değil.
Ancak davranış bilimleri uzmanı Sibel Üresin bu veriyi geçtiğimiz günlerde ‘’çok eşlilik yasal olsun, mağduriyet bitsin’’ diye değerlendirince ortalık yeniden karıştı. Üresin’in ‘’dayak yemenizin nedeni çeneleriniz’’ gibi söylemleri de çok tartışıldı.
Bir tarafta kadın hakları ve cinsiyet eşitliği diyenler var. Kadın ile erkeğin doğasının aynı olmadığına inananlar, işin içinde çocuk sahibi olma ve çocuğun babası kavramları gibi farklar olduğunu vurguluyor. Kadınların tek ve ideal bir eş arayışı ile mutluluk peşinde oldukları biliniyor.
Diğer yanda İslamiyet'i ‘’bu işi icad eden, yasakken izin veren’’ çağdışı zihniyet olarak görmekte, dinler tarihi ve tüm kutsal kitapları bilmemekten kaynaklanıyor. İslamiyet'e en yakın iki din olan Hıristiyanlık ve Musevilik inançlarının temelinde de çok eşlilik yasaklanmamış. İncil'e göre erkek, alıp elinde tutabileceği, yani bakmanın maliyetini karşılayabileceği sayıda kadın ile evlenebilir. Papaz ve rahipler hariç.
Museviliğe gelince, Hz İbrahim'in eşi birden fazlaydı, Davud'un 100, Solomon'un ise 300-700 arasında olduğuna dair rivayetler var.
İlk sosyobiyolojist olarak tanınan Westermarck'a göre, çokeşlilik Musevilikte dinin öğreticileri peygamberlerin yaptığının aksine sonraları Hahambaşları tarafından yasaklanmış. Buna rağmen hala Avrupalı Yahudiler arasında yaygın uygulanmakta.Sayılan dinlerden sonra insanlığa gelen İslamiyet, Hıristiyanlık ve Musevilikten farklı olarak, çok eşliliği sınırlamış, çerçeveyi netleştirmiş.
1650'ler de 30 yıl savaşlarının ardından erkeklerin azalması nedeni ile çok eşlilik yaygındı. Bu gibi dönemlerde çokeşlilik kadınların ve kızların, evlenme arzularına kavuşarak bir aile hayatı içerisinde içgüdülerini tatmin etmelerinin yolu olarak zaruri görülmüş.
İslamiyet'in izin verip vermediği de bir diğer tartışma aslında. Tefsirciler, fıkıhçılar, İslami düşünürler kendi aralarında meseleye farklı bakıyorlar.
Bunların bir kısmı, çok eşliliğe izin verildiği yorumuna öfke ile karşı çıkıyor.Örneğin İhsan Eliaçık, Kuran’ı Kerim’de Nisa 129. ''onlar arasında adaleti sağlamaya güç yetiremezsiniz'' ayetini delil göstererek, ''Allah’ın adaletsizlik olacağını ‘gelecek bütün zamanlar boyunca güç yetirmeniz mümkün değil’ diyerek uyardığı bir şeyi başka bir yerde emreder mi? Emretmez!'' yorumunu getiriyor. Bahsedilen Nisa 129.ayette ''Ey kocalar! bütün benliğinizle isteseniz dahi eşleriniz arasında tam adaleti sağlayamazsınız. Öyleyse bir tarafa büsbütün gönlünüzü kaptırıp da öbürünü kocasızmış gibi bir vaziyette bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, işlerinizi iyileştirir ve haksızlıktan sakınırsanız, unutmayın ki Allah gafurdur, rahîmdir (affı ve merhameti boldur).'' buyruluyor. Çokeşliliğin olabileceği şeklin tarif edilmesi de izini gösteriyor. Nisa 3. Ayet '' Eğer kendileri ile evlendiğiniz takdirde aralarında adaleti sağlayamamaktan korkarsanız bir tane alın'' diyor.
Suat Yıldırım Hoca'nın meali ile ''Himayeniz altındaki yetim kızlarla evlenince haklarını gözetemeyeceğinizden, adaleti sağlayamayacağınızdan endişe ederseniz, onlarla değil, size helâl olup arzu ettiğiniz diğer kadınlarla iki, üç veya dört hanım olmak üzere evlenin. Eğer bu takdirde de aralarında adaleti gerçekleştirmekten endişe ederseniz, bir kadınla veya elinizin altında olan cariyelerle yetinin. Bu durum, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.'' buyruluyor.
O zaman akla şu soru geliyor, Allah teşvik etmese de izin verdiği bir işi başka bir ayette yasaklar mı?
Özetle İslamiyet Araplar ve diğer halklar arasında bir erkeğin on kadınla evli olmasının yaygın olduğu bir dönemde sayı sınırlaması ve maddi manevi eşitlik koşulu ile net sınırlar getirmiş. Teşvik değil sınırlayan bir izin var. Hatta adalet koşulu ile engelleme var. Adalet, kimlik ve statü ile birlikte maddi manevi ilgi konularını kapsıyor. Türkiye gibi kimlik eşitliğinin sağlanamayacağı ülkelerde, çok eşliliğin Kuran'a uygun olamayacağı sonucu çıkabilir.
Ancak çok eşliliğe verilen izni hepten reddetmek helale haram demek olur ki bu da İslamiyet’te imanın gitmesi anlamına gelebilir. Bireysel olarak yaşamak istememe, reddetme özgürlüğü ise dinen verilmiştir.
Peki İslamiyet pek çok şeyi yasaklarken bunu neden yasaklamadı sorusunun mantıklı ve insani bir cevabı olabilir. Örneğin kronik rahatsızlığı olan bir kadının kocası, yıllarca onunla yaşama erdemine sahip olmayabilir. Bu durumda onun boşanması beklenebilir. Bunun normal olması kadar, kadının da eşini tamamen kaybetmek istememesi normaldir. Bir başka durum kısır olduğu belirlenen kadınlar için geçerli. Evliliğin ilk birkaç yılından sonra pek çok şey paylaşmış olan karı koca bunu fark etmiş olabilir. Karısını kaybetmek istemeyen adama, babalığı tatmadan bir yaşam sürün de denilemez. Babalığı bilmeden yaşa veya boşan demek adama ve kadına haksızlık olabilir. İşte bu gibi zaruri durumlar için kapı açık bırakılmış olabilir. Ayşe Böhürler’in hazırladığı farklı ülkelerde kadınların statü ve haklarını inceleyen
Duvarların Arkasında isimli belgesel ve kitap çalışmasında bazı İslam ülkelerinde ikinci eş uygulamasın sadece bu koşullarda a hukuken izin verildiğini görüyoruz.
Bu arada yine Westermarck'a göre evliliğin birkaç yılından sonra eşler arası soğumalar, cinsel çekiciliğin azalması olasıdır. Hayatın paylaşılması ve dostluk bağının kuvvetli olması eşlerin ayrılmak istememesine sebep olabilir. Dolayısı ile gönüllülük ve adalet esası ile erkeğin ikinci bir eşe yönelmesi bir kez daha gündeme gelebilir. Kadın bunu kabul etmeyebilir, erkek kadını veya kadın erkeği boşayabilir. Bunlarda İslam dinin de ve medeni hukukta istenmese de gerçekliği olan durumlardır.
Ayrıca Doğu illerinde veya şehre göç eden ailelerde, geçim sıkıntısı nedeni ile çocukların ek gelir kaynağı olarak görüldüğü bir gerçek. İş gücünden bolca yararlanmak isteyen ailelerde, evin reisi de erkekse, kadını bir üretim aracı, çocuğu da gelir aracı görmekte mahsur bulmayabiliyor. Ancak bir kadının kısa sürede fazlaca çocuk doğuramayacağı fiziksel gerçeği nedeni ile farklı kadınlardan daha fazla sayıda çocuk yapmayı seçebiliyor. Böyle düşünen aileler için çocuklar masraftan çok gelir kapısı. Bu bakış açısı ile, çocuğun ve eşin ihtiyaçları karşılanamazsa ikinciye cevaz vermeyen İslam anlayışı arasında fark var.(AKÖZ KUTU-AŞİRETLER)
Erkeklerin kadınları çok eşli olmak isteyerek ‘’aşağılamalarına’’ takılmadan önce, çok eşli olmayan erkeklerin, tek, biricik eşlerinin kimliklerine,her alandaki tercihlerine yaptıkları saygısızlık için mücadele etmek kadın hakları adına daha ehven bir adım gibi görünüyor.En azından yaygınlık açısından.
HAYRETTİN KARAMAN , İSLAM HUKUKU PROFESÖRÜ
-BİRİNCİ EŞ RAZI OLMADAN OLMAZ
-İKİNCİ EŞİN RESMİ STATÜ ALAMAMASI AYRIMCILIKTIR, KOCA ADALETİ SAĞLAMAMIŞ SAYILIR
-ŞAHİT VE BENZER ŞARTLAR OLDUĞU İÇİN RESMİ NİKAH YETERLİDİR
Tek eşliliğin yaygın ve tabii olduğu ülkelerde evlenen kadın, tek eş olarak yaşamak şartıyla evlenmiş sayılır. Kocası ikinci bir kadınla evlenmek isterse birinci eşi buna razı olmalıdır; olmazsa evlenmemelidir. "İstemiyorsa boşansın/boşarım" demek islami bir çözüm değildir; çünkü ortada cinsel arzuyu tatminden başka bir gerektirici sebep bulunmadan ikinci evlilik de, bu yüzden birinci eşi boşamak da -birinci eş için- bir yıkımdır. Müslüman bir müslümana keyfi için böyle bir zarar veremez.
İkinci eşin resmi statü alamaması önemli bir farktır, ayrımcılıktır. Onun ve ondan doğacak çocukların hakları zayi olacağı (veya zayi olma riski bulunduğu) için bir hak çiğneme, haksızlığa zemin hazırlama da söz konusudur. Resmi statü olmadığı için doğabilecek mağduriyetler, alınacak tedbirlerle giderilmedikçe koca sorumludur, adaleti sağlamamış sayılır.
İslam'da nikah, ruhani bir aracının katılımıyla veya mabette yapılması gereken; bu manada dini bir akit değildir. Alım satım akdi gibi islami şartlara riayet ederek tarafların yaptıkları akitle (uygun şahidler husurunda icab ve kabul ile yani "nikahladım, eş olarak aldım, kabul ettim..." demekle) sahih bir evlilik bağı oluşur. Bunun nikah dairesinde, camide, muhtarlıkta, evde, imamlı, imamsız... olması sonucu değiştirmez.
Evliliğin sonlandırılması "boşama" şeklinde oluyorsa; yani kadının ikinci eşi kabul etmeyerek isteği üzerine de olsa koca boşama iradesini ve beyanını devreye sokuyorsa mehir yanmaz, boşanan kadın ertelenmiş mehrini alır.
EMRE AKÖZ, SABAH GAZETESİ YAZARI, SOSYOLOG
- ÇOK EŞLİLİK AŞİRETİN ÇOK ÇOCUK SAYESİNDE SİYASİ NÜFUZUNU ARTTIRIYOR.
-ERKEK YAPIYORDA KADIN NEDEN KABUL EDİYOR?
-ERKEK YAPIYORDA KADIN NEDEN KABUL EDİYOR?
-BİRDEN FAZLA EŞİ ÇEKİP ÇEVİRMEK KOLAY MI SANIYORSUNUZ?
Aşiret sisteminin olduğu yerlerde ise formül şöyle: "Aşiretin nüfuzu = Aşiretin nüfusu." Üyeleri ne kadar fazlaysa, aşiretin, mesela siyaset üzerindeki etkisi o kadar fazla oluyor. Oy pazarlığı yapabiliyor. Belediye başkanlığını kazanabiliyor.
Kiminin uzatmalı sevgilisi vardır, kimi eski eşinin üstüne kuma getirir. Bence olaya bir de kadınlar açısından bakmak gerek: Erkek yapıyor da... Peki kadın niye uzatmalı sevgili ya da kuma olmayı kabul ediyor?
I. Dünya Savaşı bittiğinde, bazı kadınlar gazetelere, "Subay koca arıyorum, kolsuz-bacaksız da makbulümdür" diye ilanlar vermişlerdi. Çünkü o subayların "gazi maaşı" daha fazlaydı. Önümüzde Osmanlı örneği var. Çok eşlilik yasaldı. Ama çok zengin kişilerin, bazı üst düzey paşaların haricinde haremi olan, birden fazla eşi olan, pek az erkek vardı.
Birden fazla eşi çekip çevirmek erkek için kolay mı sanıyorsunuz?
AYŞE BÖHÜRLER, YENİŞAFAK GAZETESİ YAZARI, AK PARTİ MKYK ÜYESİ
-ERKEKLERİN ÇOK EŞLİLİĞİ YASAL OLARAK İSTEDİĞİNİ ZANNETMEM
-KADINLAR DESTEKLEMESE BU MÜESSSE DEVAM EDER MİYDİ?
-TOPLUM ERKEĞİ DEĞİL KADINI AHLAKSIZLIK İLE İTHAM EDİYOR
Neden çok eşlilik yasal olsun ki. Kadınların böyle bir talepleri mi var? Türkiye zaten çok eşliliğin yasal olduğu bir hukuk yapısından geliyor. Bu konuda yapılan ilk revizyon da 1917 Aile Kararnamesi ile oluyor. Bu kararname o dönemin koşulları itibarı ile çok eşliliği ilk defa sınırlandırılıyor1926’da çok eşlilik kaldırılmış,kadınlara boşanma ve velayet hakkı tanınmış.
Bu gelişmelerde zamanın ihtiyaçları ve toplumunu talebi önemli. Ayrıca bu talep “Allah’ın hakkınızda en hayırlısıdır “ dediği tek eşlilik tavsiyesi ile de çelişmiyor. Bu nedenle bugün bu tartışma anlamsız ve zamanı geçmiş bir tartışmadır. Ne kadınların ne de toplumun talebini yansıtır..
Ayrıca erkeklerin de çok eşliliği yasal çerçevede istediklerini hiç zannetmem. Zaten bir evi zor geçindiren bir erkekler için ikinci bir eş, ev ve çocuklar bunun yasalaşması hali oldukça kabus bi durum.
Zengin erkekler içinse çok eşliliğin yasalaşması, diğer kadınların resmiyet kazanması aile düzenlerini toplumsal statülerini negatif etkileyen bir tablo. Ben daha çok eşlilik yasal değil tuh tuh,yasal olsaydı ne güzel olacaktı diye bir cümleyi bir erkek ya da kadından duymadım. Yasal olup olmama durumu ne halis niyet ne de habis niyet sahiplerini fazla etkilemiyor.
. “Güçlü erkek- çok kadın ihtiyacı” meselesi ile dertlenen bu konudan nemalanan ya da bu yaklaşımı besleyen, destekleyen kadınlar olmasa zaten toplumlarda çok eşlilik müessesesi gizli veya aleni devam edebilir miydi?
Ayrıca endonezya’da kendini çok eşlilik ile mücadeleye adamış dindar kadınların kurduğu Rahima diye bir örgüt var. Ülkesindeki çok eşli erkekleri sosyal tepkilerle sindirmeye çalışıyor. Bu kadınlar bunu yaparken İslam ile çeliştiklerini düşünmüyor kadınların bu nedenle yaşadıkları acıları engellemeye çalışıyorlar.( www.rahima.or.id)
Kur’an; “eşinizden ayrılıp bir diğer ile evlenmek istediğinizde ona develer yükü de olsa mehrini güzelce verin” derken, nafakasını verip boşanmayı tavsiye ediyor.
Nikahın geçerli olmasının dini tek bir şartı var o da ilan edilmesi. Yani herkesin sizi karı-koca olarak bilmesi. Böyle bir durumun olmadığı her durum dinen günah zaten.
Gizli nikah elbette kadınları mağdur ediyor. Onları koruyacak ya da onlara haklar kazandıracak her türlü yasal korumadan uzak kalıyorlar. Bir manada evliliğin güvencesinden,toplum nezdinde ki saygınlığından mahrum kalıyorlar. Kendileri hakkında olumsuz yargılara sebep oluyorlar. Böyle bir durumda toplum erkeği değil kadını ahlaksızlık ile itham ediyor. Kişilerin vicdanına kalmış bir durum çıkıyor. Eğer kişi vicdansızsa kadın için sömürünün dibi yaşanıyor neredeyse...
Biraz önce de söylediğim gibi din, evliliğin gerçekleşmesi için ilan edilmesini, toplumun onları evli olarak bilmesini şart koşuyor.
MUSTAFA AKYOL,STAR GAZETESİ YAZARI
-ÇOK EŞLİLİK YASADIŞI OLMASIN
-ÇOK EŞLİLİK BİR ÖZGÜRLÜK ALANI
-TOPLUMSAL KARŞILIĞI OLSA POLYANDRY DE YASADIŞI OLMASIN DERDİM
-KADINLARRAZI İSE DEVLETİN ARAYA GİRMESİ YANLIŞ
Ben çok eşliliğe sempatiyle bakan biri değilim; aksine tek eşliliğe inanıyorum. Yani bana kalsa kimseye çok eşlilik tavsiye etmem. Dini açıdan da meseleyi "tarihsel" gördüğümü izah ettim. Dolayısıyla meseleyi gündeme getiren Sibel Üresin hanımdan farklı bakıyor; "dinimiz zaten bunu emretmiş" diye düşünmüyor, "erkek-egemen" kültürün bu şekilde meşrulaştırılmasına katılmıyorum. Ama bunlar toplumsal meseleler; devletin kanunları ise farklı bir mesele. O noktada "çok eşlilik yasadışı olmasın" dedim ve diyorum.
İnsanların nikah-dışı çok eşli bir hayat sürmesi de ve devletin buna karışmaması da bir şeye "çözüm" değil, özgürlük alanı ve onun değerlendirilmesidir.
Kadının "ikinci bir eş istemem" deme hakkı vardır kuşkusuz ve bunu evlilik şartı olarak belirtebilir. (Nitekim Osmanlı Devleti'nin 1917'de çıkardığı ve nedense bizim hiç bilmediğimiz Medeni Kanun'da bu düzenleme vardı.) Ama "ikinci eş"e olur veren geleneksel yaklaşımlı kadınlar da olabilir. (Kocalarının "metres"ine ses çıkarmayan modern kadınlar olabildiği gibi.) Bu durumda devletin araya girerek yasak koyması bence yanlış. Evlilik, insanlar arasında ve rıza esasına dayalı bir bağ; devletin icad ettiği ve düzenleyeceği bir kurum değil.
Polyandri modelinin bizim toplumda bir karşılığı yok. Ama birileri çıkar da "biz böyle bir evlilik yaptık" derse, bunun da yasadışı olmaması gerektiğini savunurum.
Yeni Aktüel-245
Yeni Aktüel-245