Albayrak, IMF ve medya


Bu hafta Türkiye Cumhuriyeti Hazine, Ticaret, Savunma Bakanları ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ibrahim Kalın, Washington'da ATC-TAIK'in düzenlediği 37. ABD-Turkiye ilişkileri konferansına katılacaklar.
Iş dünyasının da geniş  katılımla ve sponsorlukla desteklediği (arızalarla gündeme gelen Boeing, Borusan, Akbank, THY, Zorlu, Limak, SABANCI, Kale, Eczacıbaşı, Pepsico, Akfen, Yıldız Holding((Ülker)), Ford, Doğuş,  Çalık,  Alternatifbank, Denizbank) konferansta, Gen. Joseph Dunford, GE'den Canan Özsoy, Boeing'den Ayşem Sargın, Mehmet Ali Yalçındağ gibi isimler ve farklı ABD'li uzmanlar konuşacak.
Ticaret Bakanı Pekcan'ın ve Savunma Bakanı  Hulusi Akar'ın varlığı, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 alımı kaynaklı ekonomik yaptırım gündemdeyken daha da anlamlı.
****
Diğer yandan Washington'da IMF ve Dünya Bankası bahar toplantıları gerçekleşiyor.
İlk olarak geçtiğimiz Perşembe günü Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, yatırım bankaları ile DC'de toplandı. Önce JP Morgan’in yatırımcılar konferansında konuştu, ardından kapalı toplantılarda yatırım bankacıları ile görüştü.

Toplantı ardından yatırımcıları ikna edemediği haberleri verildi. Toplantıyı bu izlenimle aktaran Reuters ve FT  tarafsız ve itibarlı, Hürriyet taraflı algılandı kimi meslektaşlarımızca.

Evet burada Hürriyet’i temsil eden biri yok artık. Razi Bey New York’tan gelerek onemli işleri takip ediyor.
Yabancı basın ise branşlaşarak ve daha geniş ekiple çalışmanın avantajını yaşıyor.
Ve bu Türk patronajın tercihi. Çok fazla haber istenmiyor… Kontrollü tek kaynak tercih ediliyor. Maliyet de ayrı etken.

Bununla birlikte uluslararası medya kurumlarının yayınları da tarafsız değil. 
“Dünyanın yazdıklarına itibar edilen gazetesi” denilen yayın organları da dünya düzeninin bir parçası…

Bu elbette TR’nin ekonomik reform planının DC’yi salladığı, güven verici bulunduğu, yatırım yağacağı ve ama yabancı gazetecilerin bunu örtbas ettiği anlamına gelmiyor. Sadece, bu yayıncılar da, bizim medya kadar olmamakla birlikte, bitaraf değiller.


Birincisi bazı haberlerde izlenimler subjektif. Önyargılı ve taraflı haberciler bunu yansıtıyor. Kurumun editoryel çizgisine bağlı olarak bu haber/izlenim böyle geçer veya daha objektif bir dile dönüşüyor veya o şekilde yayınlanıyor . Burada olgular verildiği kadar yoruma açık bir boşluk varsa kullanılıyor.

 Bazı haberler bir ajandayı itmek için belli perspektiften yazılıyor. 
Yabancı yayın organlarının da Türk basınının da ne olduğunu bilen bir yerden konuşalım. “Bizim Türk basınında mevcut propaganda gazeteciliği doğru, yabancı basın ise Türkiye  karşıtı ve taraflı" demiyorum. Dediğim, aslında çok az medya kurumu itibarlı günümüzde.

Ilk olarak Reuters'in “Albayrak yatırımcıları ikna edemedi” başlıklı haberi... Atıf yapılan isimsiz yatırımcılardan biri, yakın zamanda ABD Federal Rezervi ve Avrupa Merkez Bankası'nın, destekleyici politika duruşlarına yönelmesinin, yatırımcıları riskli varlıklarda getiri arayışına sokarak, Türk pazarlarının desteklenmesine yardımcı olduğunu hatırlattı. 
Bununla birlikte "şu an risk görülmeseydi Türkiye'ye yatırımı iyi şekilde satıyor olurduk ama öyle değil, bekledigimiz gibi ikna edici birşey göremedik“ dedi. 
Bu haberi yazan isimler yatırımcılara sormuşlar ve haberde onların gözünden yorumlanan bu görüşü yansıtıyorlar. Çünkü bu toplantı kapalı toplantıydı.

Toplantı ortamında "Albayrak ikna edemedi, iyi konuşamadı" diyeni buldukları gibi, "ilgi iyiydi" diyen de vardı ve onu da bulmak mümkün. Reuters dört kişiye sormuş bu cevabı almış ve bu beyan esastır, yeterlidir de. Muhakkak sorulan soru seçimi de yorumu şekillendirecektir. 
Aslolan sadece o veya sadece bu yönde konuşanı özellikle bulmak yerine, genel görüşleri alma misyonunu ve ahlakını taşımak.
Doğrusu da hepsini yansıtabilmek.

TÜRKİYE IMF’YE HENÜZ MUHTAÇ DEĞİL...

Ekonomistler 2019'un ikinci yarısında da TR'de durgunluk beklese de IMF Avrupa Direktörü Thomsen, "perde arkası veya resmi bir finans görüşmesi yok" dedi ve Türkiye’nin uyguladığı sıkı para politikasının enflasyon için gerekli olduğunu, abartılacak bir durum olmadığını söyledi. 
Bir durgunluk halinde, bu sıkı politikanın gözden geçirilerek gevşetilmesi, faizlerin düşmesi gerekebilir. 
Thomsen, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve uzun vadeli reformlarla,  yüksek enflasyon ve durgunluğun aşılabileceğini vurguladı. 

Türkiye faizle borç alma çukuruna düşer ve ödeyemezse; bu sonu olmayan bir döngü. IMF’ye borcunu ödeyemen ülkelerde para biriminin değeri iyice düşer ve enflasyon iyice artar. 
Zor durumda olmakla birlikte henüz o noktada değiliz ama işler ilerleyen dönemde daralmaya doğru giderse, ayrıca bir de olası ABD yaptırımları eklenmesi, bizi o son çareye itebilir ve o zaman dayatılacak koşullar daha  ağır olabilir.

 Albayrak zaten yeni ekonomi programında reform olarak sıkı maliye politikasına (hükümet harcamalarının artması gerekebilir), vergi düzenlemelerine ( olası krizde düşürülmesi gerekecek),  ihracat planlamalarına değindi ve bankaların finansal istikrarını güvenceye alacak önlemler açıklayarak, borçları geri toplamada performansı zorda olan bankalara destekten bahsetti. 

Bankalar şu an güvence altında ancak yeni kredi veremeyecek duruma gelmeleri bir endişe. Bu da yine faiz ve kredi ekonomisinin bir açmazı. Banka kredi veremezse istihdam düşecek. Durgunluk artacak. 
Ekim'deki kur krizinden bu yana pozitif gelişmeyi aktardı ve bu kabul görüyor. Seçim sonrası hariç.

 Gazetecilik açısından bu konuda buradaki havanın ne Batı ne Türk medyasının dediği gibi olmadığını aktardıktan sonra, bunlardan başka ne izah edebilirdi onu ekonomici arkadaşlar yorumlasın. Sonuçta yatırımcılardan birileri "bu eksik ve yetersiz" dedi, IMF direktörü ise "abartılacak bi durum yok" dedi. Tablomuz ve kaynakları nasıl kullandığımız da zaten ortada ve parlak da değil. Bunun dışında dış politika kararları da durumu daha zorlaştırıyor.

Kredi derecelendirme Kuruluşu Moody's ise yeni planın detaylarının eksik olduğunu ve zamanlamasının belirsiz olduğunu açıkladı. Bizim planda, kendi derecelendirme kuruluşumuz da gündemde. 

FINANCIAL TIMES, EKONOMİYİ SEÇİME ITIRAZA BAĞLADI

Gelelim FT'nin haberine. FT  ekonomide tüm tabloyu Erdoğan'ın seçimi yenilemeye kalkmasına bağlıyor ve "bir an evvel sonu gelmez seçimleri bitirip, İstanbul'u netleştirip ekonomik reformlara geçilmeli" görüşüne yer veriyor. 

Yani  TR iç siyasetine dönük ve siyasi yön gösteren bir tarafta duruyor. Seçimlerde itiraz varsa gereği yapılacak, sabredilecek. Burada oldu bittiye getirmek kimsenin haddi değil. 
Kazanan parti CHP ise onun aksine sonuç için zorlamak ne kadar yanlışsa itiraz sürecinde baskı yapmakta o kadar yanlış. 
İşte bu "itibarlı gazeteler" de aslında “ekonomik istikrar adına seçim hemen netleşsin” derken haklılık payları olsa bile, mevcut tablodan hoşlanma eğilimi ile durumu sabitleme telaşıyla taraf oluyorlar. Erdoğanı istemeyen Batı ve gazeteciler...

Ve tüm bunları “Albayrak konuşamadı, cevap veremedi, dedikleri anlaşılmadı, ekibi not aldı" tarzı izlenimle yazmak bir tercih… Oysa bu görüşmelerde hiçbir bakana dair bu dilde izlenimler okumadık. 
Bir katılımcı “hayatımda hiç böyle bir bakan görmedim” diyecek, bunu farklı/renkli kişilik vurgusuyla değil biraz alaycı yapacak sen de yazacaksın...
DC’de, Ankara’da, Istanbul’da dünyanın heryerinden çok yetkili gördük. Bu detaylar o kadar önemli olmadığından yazılmaz ve öne çıkarılınca bir amaç aranıyor arkasında.
İçerisinde yer alan Türk kökenli elementlerin de itmesi ile "Erdoğan Istanbul’u kaybediyor” diye heyecanlı bir taraflılık gösteren bir Batı gazeteciliği görüyoruz Albayrak'ın temaslarına dair haberlerde. 

Elbette herşey güllük gülistanlık değil. Rakamlar ortada. 
Ancak IMF Direktörü'ne bakarsak abartılacak bir durum yok. Turkiye borç alacak olsa dahi 4 kategori içinden önleyici statüde ilk veya ikinci kapsamda alabilir. Kimi görüşe göre önleyici dönemde alması daha doğru olabilir, kimi görüşe göre faizle borca alternatif, kur belasına girmeyen altınla borçlanma gibi koşullarda diretebilir. 

ASIL MESELE S-400 YAPTIRIM RISKI

Batı kapitalizmi ile ve finans kurumlarıyla ilişkide karlı çıkanın kim olacağını zaten biliyoruz. Türkiye buraya teslim olmamaya çalışıyor ama kaynak kullanımı da tartışmalı . 
Albayrak'ı DC'de zorda bırakan ana noktanın S-400 üzerinden gelebilecek olası ekonomik yaptırım riski olduğu açık. Türk ekonomisi buna hazır degil. İşsizlik artabilir, ABD Dolar ile istediği gibi oynayabilir. 
Yatırımcının risk hikayesi aslında bu...

Türkiye için S-400 den vazgeçip Patriot almakta ayrı bir bütçe tartışması. Ancak almayıp S-400 alınca yaptırım gelirse o da yüksek bir bedele mal olacaktır. Türkiye içerisinde bulunduğu kliğin kurallarını ve mevcut ekonomik durumunun bilincinde bir karar almak durumunda.

DC'de IMF ve World Bank çevreleri, Türkiye'de tahsili gecikmiş alacakların kredilere oranına takılsada, Türkiye ekonomisini, toparlanması mümkün ve güçlü buluyorlar. Ana kaygı, tekrar ediyorum ekonomik yaptırıma uğraması hali. Bu da dış politika karar alanı. Buradan bağlanıyor elimiz. 

Türkiye'nin ekonomik açmazını mutlulukla seyretmek yanlış olacağı gibi bu arzu, manipülasyona da yol açıyor. 
Bu elbette şu anlama gelmez: Ekonomi üzerinden yapılan yorumlar ve gazetecilik susturulsun. Bu da etik ve adil olmadığı gibi ayrıca manipülasyona yarar. (Mustafa Sönmez olayı vs.)
Bununla birlikte gazeteciler de ekonomiyi iç politika malzemesi olarak köpürtmemeli. 
Ekonomi yönetimi için, sürekli karamsar ve iflas hayali kuran bir gazetecilik çok manipülatif olur ve serin duruşu bozar. Siyasetin, kaynakları iki kere düşünmesi gerekeceği gibi ekonomi gazetecilerinin de Türk ekonomisinin hak ettiği sağduyu ile ve spekülasyondan uzak bir dil kullanabilmesi önemli. 
Bu, asla hiçbirşeye karşı çıkılmasın anlamı taşımıyor. Sorgulanacak elbette herşey.
Başarısızlık konuşulabilir, öneri yapılabilir, yazılır, insanlar okur eleştirileri ve tepkiler zaten sandığa da yansır. 
Çöksün diye spekülasyona aracılık ise kimseye fayda vermez. Bu millet beceriksizlik varsa onu da görür, Batı gazetecilerinin bakış açısını da. Ortada olan negatif tabloyu vermenin ötesine geçerek, özellikle ortada S-400 krizi ve yaptırım baskısı varken, alaycı ve tarafgir dilde,  seçimde de taraf olmuş Batı yayıncısını,  itibarlı gazetecilik sayanı da pek anlayamaz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

The US' dithering over Gulen's extradition following the July 15

GÖZE SİYAH BANT, İNCE MİZAH VE SANSÜR

CIA, TALIBAN, AIRBNB, AFGANISTAN VE TURKIYE